iş yeri inşaatı gibi bir ayrım yapılmadığına dikkat çekmek gerekir. Kanun, gayrimenkul alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın ticari kazanç olduğunu belirtir. Burada vurgulanan kritik nokta, faaliyetin “devamlı” olmasıdır.
- Eğer bir kişi kendi arsası üzerine, kişisel kullanım veya kiraya verme amacıyla, birkaç bağımsız bölümden (örneğin daire veya dükkan) oluşan bir bina inşa ederse ve bu faaliyeti sürekli bir gelir elde etme niyeti olmaksızın yaparsa, bu genellikle ticari bir faaliyet olarak kabul edilmez. Bu durumda, bireyin bu işlemi bir ticari organizasyon kapsamında gerçekleştirmediği ve sürekli bir iş olarak yapmadığı düşünülebilir.
- Ancak, bir kişi sürekli olarak arsa alır, üzerine bina inşa eder ve bu yapıları satar ya da kiralar ise, bu durumda faaliyet ticari bir nitelik kazanır çünkü bu faaliyetler düzenli ve sürekli bir gelir elde etmeye yöneliktir.
Maliye Bakanlığı’nın özelgesinde belirtildiği gibi, eğer bir kişi sadece kendi ihtiyacı için bir mesken inşa ediyorsa (örneğin, sadece oturmak için bir ev), bu genellikle ticari faaliyet olarak kabul edilmez. Ancak, inşaat hem mesken hem de iş yeri (örneğin, dükkanlar veya ofisler) içeriyorsa ve bu yapılar kiraya verilerek gelir elde ediliyorsa, bu faaliyetin ticari bir faaliyet olarak değerlendirilme ihtimali artar.
Bu noktada, vergi hukuku uygulamalarında önemli olan, olayın tüm koşullarının ve özelliklerinin değerlendirilmesidir. Her olayın kendine özgü şartları vardır ve vergi idaresi, bir inşaat faaliyetinin ticari olup olmadığını belirlerken, faaliyetin sürekliliği, ölçeği, yapılan yatırımın niteliği ve kişinin diğer ticari faaliyetleri gibi bir dizi faktörü göz önünde bulundurur.